Eylül, 2012 için Arşiv
Eyl 21, 2012 - ebay, tavsiye    Yorum Yok

1 milyon mark ister misin..!?

Bugün sizlere kendi uydurdugum ve çogu zaman müthiş keyifle oynadigim bir oyundan bahsedeceğim. Aslinda kurallarım oldukça basit ; önce cüzi bir bütce belirliyorum (genelde ~$10) ve ebay uzerinden beni en çok eğlendirecek/şaşırtacak ve “itiraf edeyim genelde pek de işime yaramayacak” bazı garip şeyler alarak, satıcıdan bunları hediye paketi olarak gondermesini rica ediyorum…Ürünlerin teslimatlari 4-6 haftayi aşan surelerde gerceklestigi için, ben genelde “ne sipariş ettiğimi” ve “ne zaman sipariş ettiğimi” unutmuş oluyorum…Aradan zaman geçiyor..ve presto!!, bazı sabahlar ofise geldigimde adıma gönderilmiş, her biri surprizlerle dolu paketleri teslim alıyorum…aciyorum, sasiriyorum…zaman zaman guluyorum.

Dün gece, “canım her zamankinden biraz daha fazla sıkkındı” ve gene bu basit oyunumu oynamaya karar verdim. Ama bir farkla..bu sefer bütçeyi $10 yerine $15k olarak belirledim.

…ve işte sonuçlar;

Eğer dün gece $14,400 harcamayı göze alsaydım tam 36375 CTS (kırat) ve 7 kilo civarı ağırlığa sahip bir zümrüt satın almış olabilirdim. Türkiyeye kargo ücretini biraz fazla bulduğum için (20 usd) hemen vazgeçtim.

Ya da gözümü karartıp $11,999 harcayabilseydim, 18875 cts ve 3.5 kiloluk bir yakut edinebilirdim…en az 5-10 tane Bülent Ersoy mücevheri boyutundaki bu güzel taştan da renginden çok hazzetmediğim için vazgeçmek zorunda kaldım.

Taş mevzusunu kapatıp, şansımı bir de talih kuşunun kafesini zorlama konusunda denemeye karar verdim. Tam umudum tükenmek üzereyken birden hayatımı değiştirebilecek ürünü bulduğumu düşündüren bir seçenekle karşılaştım;

“Şans getiren 5 cent”. Sadece $9.999 fiyata sahip, bu muhteşem! seçenek , “bana 1 yıl içerisinde şans getirmeyi taahhüt etmekteydi”. Satıcı mistik güçleri olduğunu iddia ettiği bu metal parçasına o kadar çok güveniyor ki eğer bir yıl içerisinde size şans getirmezse ürünü sattığı fiyattan geri almayı taahhüt ediyor. Her ne kadar enterasan bir seçim olsa da yeterince şaşırtıcı değil gerekçesiyle bu seçeneği de hemen askıya aldım. Şanslı parayı almayacak olsam da açık arttırmanın ( son 1 gün) sonucunu dikkatle takip ediyorum, zira eğer biri arttırmaya katılıp bu 5 cente $10.000 pardon $9.999 ödüyorsa o para kesinlikle sahibine şans getiriyordur, kafamı en yakın duvara vurabilirim.

Malum, günümüzde kılık kıyafet konusu oldukça önemli. Önümüzde kış olunca, acaba bu kadar yüksek bir bütçe ayırmışken üstüme başıma “sıradışı” bir şeyler mi alsam diye geçirdim aklımdan. Beni farkedilir kılacacak, kesinlikle sıradışı bir seçim olduğuna emin olduğum el yapımı ve ölçülerime göre hazırlanacak olan goril kostümünün 650 usd lik fiyatıyla “10 numara” bir seçim olduğuna ikna oldum. Tam elim sipariş ver butonuna giderken ebaye son bir şans daha vermeye ve aramaya devam etmeye karar verdim;

Her ne kadar “değişen beğeniler ve farklılaşan beklentiler” neticesinde “pek çoğunuz gibi” pul kolleksiyonu yapmayı yıllar önce bırakmış olsam da Nazi dönemime ait aşağıdaki pullar hem fiyatları hem de tarihi önemleri nedeniyle oldukça dikkatimi çektiler.

Tanesine kargo dahil yaklaşık $2 ödeyerek alabileceğim bu enterasan seçimden de, satıcının kargo masrafından yırtmak için pulları yalayıp paketin üzerine yapıştırma ihtimalinden tedirgin olduğum için (paranoya başlangıcı!) ve tekrar başlayacağım pul kolleksiyonuma faşist bir diktatör puluyla başlamak isteyip istemediğime emin olamamdan dolayı vazgeçtim.

Oyunumdan biraz da mutsuz şekilde vazgeçmek üzereyken belki de hayatımın fırsatıyla karşılaşıverdim. Ekranımdaki ilan, sadece $10 ödeyerek tam 1 milyon mark sahibi olabileceğimi söylüyordu. 1923 basımı orjinal 1 milyon marklık banknota gözüm kapalı bastım parayı ve satın aldım.

;

…ööhhööm! efenim dikkatinizi çekerim, üç vakte kadar mark milyoneriyim…

Oyun “şimdi” bitti!

Eyl 20, 2012 - tavsiye    Yorum Yok

Cafegrafin: Duvarımdaki bir fincan kahve…

Mecidiyeköy Down Cafe’de yediğimiz bir yemek sonrasında, cafeye sanatçılar tarafından destek amaçlı bağışlanmış eserleri incelemeye başladık. Birbirinden güzel eserler arasında daha önce pek de rastlamadığımız tarzda bir tablo oldukça dikkatimi çekti. İlk bakışta sıradan bir suluboya çalışması gibi duran resim, yakından incelendiğinde açıklananmaz şekilde diğerlerinden farklı duruyordu. Eserle ilgilendiğimi gören bir cafe çalışanı “resmin Cafegrafin diye özel bir teknik kullanılarak yapıldığını” belirtip detayları aktarmaya başladı ve son olarak eğer resim karşılığı bağış yapmayı düşünürsem severek yardımcı olabileceğini bildirdi. Hoş bir tesadüf, tam o dönemde özel bir hediye arayışı içerisinde olduğum için, pek de tereddüt etmeden resmi satın aldım.Bir kaç saat sonra ofise döndüğümde hala aklım resimde ve yapımında kullanılan “o özel” teknikteydi…ilk müsait zamanımda resim üzerindeki imzadan ve cafede hayatımda ilk kez duyduğum “Cafegrafin” kelimesinden yola çıkarak internette küçük bir araştırma yaptım…sonuçlar keyifli ve şaşırtıcıydı;

Cafegrafin adı verilen bu teknik, 2001 yılında bizzat resmi yapan sanatcı Ebru Yolver tarafından geliştirilmiş ve tablolardaki kahverengi ve tonlarındaki desenlerde boya yerine hazır kahvenin kullanılması esasına dayanan özel bir suluboya tekniğiymiş. Ebru Hanım yıllardır bu teknikte pek çok resim yapmış ve tekniğini gün geçtikte değiştirmiş, geliştirmiş.

Sanatçı, bir röportajında Cafegrafin’den;

“Sanat kokan tasarımlar yapıyorum. 2001’den beri geliştirdiğim ‘cafegrafin’ tekniği ile resimlerim de kahve kokuyor. Bu alanda tekim, hazır kahveyi boya olarak kullanıyorum”

Şeklinde bahsetmiş.

Bu sevgi, emek ve nefis kahve kokan keyifli tekniğin yaratıcısı Ebru Yolver, 1995 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü mezunu olup 2002 yılında aynı fakültenin yüksek lisans programında bir yıl hazırlık eğitimi almış… Kişisel sayfasından edindiğimiz bilgilere gore, sanatçı bir çok büyük firmaya giysi, ev tekstili ,mücevher ve altın, bronz, gümüş takı tasarımları hazırlamakta ve yurtiçinde ve yurtdışında zaman zaman çeşitli kolleksiyonlarını sergilemekteymiş … Cad-Cam operatörlüğü, Tasarım Bölümü Direktörlüğü, Moda Editörlüğü ve Art Direktörlük konularında bir çok başarıya imza atmış olan sanatçı 2006 yılında “V. International Festival of Fantasy Image, The Crystal Angel” Kiev-festivalinde koreografisi ve kostümleri tamamen kendisine ait olan Mozart’ın 100. doğum yıldönümü anısına “Mozart ile müzik doğdu” adlı bir show da sahneye koymuş olup halen çalışmalarına İstanbul’da devam etmekteymiş.

Satın aldığım tabloya dair hikayenin devamına gelince. İşin aslı üzerinden aylar geçmiş olmasına rağmen henüz “gerçek sahibine” teslim edemedim, zira tablonun ön tarafı çok içime sinse de, duvara bakacak tarafı “bence” henüz tam olarak hazır değil…zira o taraf sadece bir kez görülecek!

Sağlıcakla kalın…

Sayfalar:«1234567»