siyaset için Arşiv"
Tem 19, 2016 - gündem, kişisel, siyaset, yorum    Yorum Yok

Darbe ve Kafamda Deli Sorular

Aslında hiç sevmiyorum böyle Yılmaz-Özdil-vari yazılar yazmayı, ama yıllar sonra bugünlere dönüp baktığımda korku kaynaklı suskunluğumdan dolayı utanç duymak ya da öngörüsüz bir aptal olarak yaftalanmak da istemiyorum.

Önce yaşananlar;

Yıl 2012, aylardan şubat, iktidar partisi genel başkan yardımcısı tv kanallarına demeçler, gazetelere röportajlar veriyor;

Cemaat devlete sızmış, buna kargalar güler!”

Dönemin meclis başkanı ekliyor;

1975’ten beri hoca efendiyi tanırım, kendisine büyük saygım ve sevgim var, o siyaset üstü bir insandır!

Dönemin başbakan yardımcısı ve şimdilerin adalet bakanı güzellemelere devam ediyor;

Hoca efendi bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Onu “çete” diye itham ederseniz, haksızlık edersiniz

Gene dönemin dış işleri bakanı ve daha sonra da bir dönem müstakbel başbakanımız olacak akademik zat son noktayı koyuyor;

Faydalı çalışmalar yapan hoca efendiye selam olsun, bu kutlu yolculuğunda yeri başımızın üzerindedir!

Seçim zaferinden sonra Okyanus ötesine gönderilen selamlar konusuna ise hiç ama hiç girmiyorum bile…

Şimdi kafama takılan deli sorular;

  • Yüzlerce vatandaşımızın katledilmesine neden olan vahşet darbe midir, darbecik midir, kalkışma mıdır inanın bilemiyorum, ama eğer iddia edildiği şekilde FETÖ silahlı terör örgütü bütün bu yaşanan vicdansızlığın müsebbibi ise, bu oluşuma isteyerek ya da istemeyerek yardım ve yataklık etmiş <devlet içerisindeki yapılanmasına göz yummuş> tüm siyasiler bu yaşananların 1. dereceden sorumlusu değil midir?
  • Kurulduğu günden beri TSK’nın kendi içerisindeki cemaatçi yapılanmalara karşı sert tutumu bilinen gerçektir. Bu kesimin ordudan tasfiyesi için koyulan kurallar ve dönem dönem yapılan toplu ihraçlar, kim ya da kimler tarafından önce esnetilmiş sonra da tamamen kaldırılmıştır.
  • Önümüzdeki dönemde yaşanacak mahkeme sürecinde eğer 15-temmuzun-cuntacı-generalleri “vallahi biz de kandırıldık!” diye kendilerini savunmaya kalkarsa bu duruma Yüce Türk Adaleti ne şekilde bir cevap vercektir?
  • Birilerinin bu kalkışma olayının istihbaratını çok önceden alıp, başarısız olacağını ön görerek bir takım hedeflerini ulaşmak adına kamuoyundan saklamış olma ve tüm bu yaşananlara göz yummuş olma ihtimali var mıdır? (Paranoyanın sonu yok!)
  • Ordunun tasfiye edileceği ve yeni bir yerli ordu kurma planı olduğu söylentileri ne derece doğrudur?

 

Demokratik ve Laik Cumhuriyetimizi ortadan kaldırma amacıyla yapılan/yapılmaya çalışılan tüm darbelere ve darbecilere, lanet olsun…

…ama her türlüsüne!?

Ara 3, 2015 - gündem, siyaset, yorum    Yorum Yok

Rusya, savaş? Yavaş dostum, yavaş!

imageTüm dünya gibi Rusya da son yıllarda tıkanmış olan kapitalist sistemin eninde sonunda çıkaracağı küresel kaosu öngörmekte ve kendini bu büyük savaşa hazırlamakta. Rusya’nın hiç bir zaman barış pıtırcığı, sevgi kelebeği olmadığı ve geçmişinde süper güç olmasının getirdiği <altı o kadar da dolu olmayan> gereksiz bir aroganlığa sahip olduğu zaten bilinen bir gerçek. Ama son dönemde yaşananları ve tüm dünyayı küresel bir savaşın eşiğine getirme çabalarını sadece bununla açıklamaya çalışmak oldukça iyimser bir tespit olur!

Peki sorun nedir?

Cevap aslında çok basit, Putin! Rusya da, tıpkı bizim şu günlerde yaşadığımıza benzer bir lider krizi yaşamakta. Narsisizm temelli kocaman bir ego, politik nezaketten yoksun bir uslup, ayarsız tepkiler ve gereksiz agresyon ile tüm dünyaya meydan okuyan hasta ruhlu bir liderleri var! (Ne kadar da tanıdık!)

Korkutucu olan?

Stalin’den beri ilk kez bir Rus lider, mantıktan ziyade hırsları ile hareket ediyor ve hedeflerine ulaşabilmek için silah kullanmaktan çekinmeyeceğini alanen tüm dünyaya beyan ediyor! Duma’ya da etki eden bu tutumun halkın geneline sirayet etme ihtimali ise, ne yazık ki hepimizin aklına geçen yüzyılda yükselen Nasyonel Sosyalizmi, Hitleri, kitlesel ölümleri – yani 2. Dünya Savaşını getiriyor!

Olaylar, olaylar…

– Coğrafi konumu gereği Rusya, Asya-pasifik’te güçlüdür. Buna ek olarak, son yıllardaki bazı tehlikeli yakınlaşmaları dikkat çekici. Ortak çıkarlar ekseninde oluşmuş bu ittifaklara göz atacak olursak Rusya, Çin ile ABD’nin ekonomik politikalarına karşı, İran ile petrol piyasalarında belirleyici olabilmek adına, Kuzey kore ile tamamen ideolojik nedenlerle daha önce olmadığı kadar yakın işbirliktelikleri içerisinde. Bu doğal ittifakın en rahatsız edici tarafı ise, kuşkusuz ki hepsinin nükleer silahlara sahip olduğu gerçeği!

– Tarih boyunca hep şahin politikalar izleyen Rusya, son yıllarda kendisine tehdit oluşturabilecek tüm unsurları arsızca test etmekten de çekinmemekte. Son bir kaç yılda, Finlandiya, Danimarka, İsveç, Polonya, Estonya ve son olarak Türkiye ile yaşanan sınır ihlallerinin arka planında, gereksiz bir kabadayılıktan ziyade, bilinçli ve kontrollü olarak gerilimin yükseltilmesi politikası yatıyor olabilir. Özellikle Gürcistan ve Ukrayna’da yaşananlara tüm batı dünyasının sessiz kalması, ne yazık ki tüm dünyaya NATO’nun kağıttan bir kaplan olduğu ve askeri bir caydırıcılığı bulunmadığı mesajını verdi!

– Kırım’ın işgalinden sonra Karadeniz’de mutlak güç haline gelmiş olan Rusyanın, boğazlardan geçiş konusu ile ilgili olası bir kısıtlamayı “yeterince ciddi bir tehdit” olarak görmediği aşikar. Zira Montrö anlaşması gereği, bu tarz bir kısıtlamanın ön koşulu, iki taraftan birinin diğerine savaş açmasıdır. Gene de, gergin zamanlar yaşadığımız şu dönemde, gerek kamuoyu gerekse siyasilerimiz bu konudaki lakırdılarına gerçekten azami derecede dikkat etmelidir. Her ne kadar son yıllarda pek dile getirilmese de, Stalin’in boğazlar hususunda söylemiş olduğu meşhur, ” Kimse Rusların boğazını sıkamaz!” sözü, hala Rusya’nın en önemli kırmızı çizgilerindendir.

– Batı dünyası ve ABD’nin çıkarcı politikaları yüzünden artık kangrene dönüşmüş olan Suriye krizi, Rusya’ya müthiş bir hamle üstünlüğü kazandırmış durumda. Esad ile işbirlikteliği ve beraber düzenlenen askeri operasyonlar neticesinde, Suriye’de rejim yıllar sonra ilk kez bu kadar güçlü. Rusya, IŞİD ile mücadele bahanesiyle zaten Suriye’de yıllardır mevcut olan askeri yoğunluğunu hızla arttırmakta hem de <bir Afganistan daha yaşamamak adına> bu unsuruları olası bir Ortadoğu savaşı için sıcak çatışmalarla eğitmekte. Ülke olarak, istemeden de olsa dahil olduğumuz son kriz, Rusya’nın stratejisine yağ sürerek, bölgedeki aşırı silahlanmasını, legalize etmiş durumda. (Şu günlerde Lazkiye’ye ek olarak El Şayrat’da ikinci bir Rus hava üssü kurulması gündemde)

Savaş çıkar mı?

Umalım ki ortam durulsun, tüm bu moral bozucu gelişmelerin işaret ettiği şeyler gerçekleşmesin ve ölçeği ne olursa olsun herhangi bir savaş asla çıkmasın. Zira modern teknoloji ile iyice zıvanadan çıkmış savaş makinaları, artık caydırıcı birer unsur olmaktan çıkıp, kitlesel imha araçlarına dönüşmüş durumda. Bölgesel olarak başlayıp, tüm dünyaya yayılabilecek olası bir savaşın kazananı olmaz, insanlık kaybeder!

Sayfalar:1234567»