Eyl 22, 2012 - inceleme, kitap, tavsiye    2 Yorum

Shibumi

“İnanılmaz ölçüde karışık ve özgün bir roman kahramanı Nicholai Hel. Yarı Rus, yarı Alman asıllı koyu bir Amerikan düşmanı. Şanghay’da doğmuş, bir Japon generali tarafından büyütülmüş; bir Japon bilgesinden de ‘Go’ oyunu öğrenmiş. Bask dili dahil yedi dili ana dili gibi konuşuyor. Plastik kartla ya da kurşun kalemle bir insanı rahatlıkla öldürebilecek ustalıkları da edinmiş. Üstün düzeydeki ‘yakın algılama’ yeteneği yüzünden fotoğrafı bile çekilemeyen bu profesyonel terörist avcısı, terörcü, korkusuz mağaracı, yenilmez savaşçı ve gerçek feylesof, günün birinde emekli olarak yaşadığı şatosundan çıkıyor; amansız ve acımasız bir dövüşe katılmak üzere…”

Travenian’in Shibumi’sinin önsözü Belkis Çorakçı’nın yukarıdaki cümleleriyle başlar ve sizi geceler boyu uykusuz bırakacak 445 sayfalık muhteşem bir serüvenin icine cekiverir…Şaşırtıcı bir kitap, şaşırtıcı bir yazar, şaşırtıcı bir kahraman

Dürüst olmak gerekirse yaklaşık 10 yıl önce kitabı ilk okuduğumda, “Shibumi gerçekten bir baş yapıt mı, yoksa yazarının kitaplarındaki kahramanları kadar gizemli hayatı mı kitabı bu kadar ilgi çekici yapmaktadır sorusuna net cevap verememiştim…tek hatırladığım, o yıllarda “çocuk olmamama rağmen”  ben de bu kitabı okuyan pek cok kişi gibi zaman zaman sanal alemde takma adımı Nicholai Hel (nikko) yapmış, en az benim kadar acemi arkadaşlarımla beraber saatlerce GO oynamıştım. Kısacası kitaptan oldukca etkilenmiştim.

Tesadüf eseri yakın zamanda kitabı tekrar okuma firsatım oldu ve uykusuz geceler “yeniden” başladı. “Öğütler ancak öğüt verene yararlıdır, o da vicdanındaki yükü hafiflettiği için” gibi hastası olduğun özlü sozler barındıran bu müthiş sürükleyici ve özenilmiş Travenian kitabını sıradan bir macera/aksiyon romanı olarak değerlendirmemeniz dileğiyle.

Tavsiye ediyorum…Okuyunuz, okutunuz…

Eyl 21, 2012 - ebay, tavsiye    Yorum Yok

1 milyon mark ister misin..!?

Bugün sizlere kendi uydurdugum ve çogu zaman müthiş keyifle oynadigim bir oyundan bahsedeceğim. Aslinda kurallarım oldukça basit ; önce cüzi bir bütce belirliyorum (genelde ~$10) ve ebay uzerinden beni en çok eğlendirecek/şaşırtacak ve “itiraf edeyim genelde pek de işime yaramayacak” bazı garip şeyler alarak, satıcıdan bunları hediye paketi olarak gondermesini rica ediyorum…Ürünlerin teslimatlari 4-6 haftayi aşan surelerde gerceklestigi için, ben genelde “ne sipariş ettiğimi” ve “ne zaman sipariş ettiğimi” unutmuş oluyorum…Aradan zaman geçiyor..ve presto!!, bazı sabahlar ofise geldigimde adıma gönderilmiş, her biri surprizlerle dolu paketleri teslim alıyorum…aciyorum, sasiriyorum…zaman zaman guluyorum.

Dün gece, “canım her zamankinden biraz daha fazla sıkkındı” ve gene bu basit oyunumu oynamaya karar verdim. Ama bir farkla..bu sefer bütçeyi $10 yerine $15k olarak belirledim.

…ve işte sonuçlar;

Eğer dün gece $14,400 harcamayı göze alsaydım tam 36375 CTS (kırat) ve 7 kilo civarı ağırlığa sahip bir zümrüt satın almış olabilirdim. Türkiyeye kargo ücretini biraz fazla bulduğum için (20 usd) hemen vazgeçtim.

Ya da gözümü karartıp $11,999 harcayabilseydim, 18875 cts ve 3.5 kiloluk bir yakut edinebilirdim…en az 5-10 tane Bülent Ersoy mücevheri boyutundaki bu güzel taştan da renginden çok hazzetmediğim için vazgeçmek zorunda kaldım.

Taş mevzusunu kapatıp, şansımı bir de talih kuşunun kafesini zorlama konusunda denemeye karar verdim. Tam umudum tükenmek üzereyken birden hayatımı değiştirebilecek ürünü bulduğumu düşündüren bir seçenekle karşılaştım;

“Şans getiren 5 cent”. Sadece $9.999 fiyata sahip, bu muhteşem! seçenek , “bana 1 yıl içerisinde şans getirmeyi taahhüt etmekteydi”. Satıcı mistik güçleri olduğunu iddia ettiği bu metal parçasına o kadar çok güveniyor ki eğer bir yıl içerisinde size şans getirmezse ürünü sattığı fiyattan geri almayı taahhüt ediyor. Her ne kadar enterasan bir seçim olsa da yeterince şaşırtıcı değil gerekçesiyle bu seçeneği de hemen askıya aldım. Şanslı parayı almayacak olsam da açık arttırmanın ( son 1 gün) sonucunu dikkatle takip ediyorum, zira eğer biri arttırmaya katılıp bu 5 cente $10.000 pardon $9.999 ödüyorsa o para kesinlikle sahibine şans getiriyordur, kafamı en yakın duvara vurabilirim.

Malum, günümüzde kılık kıyafet konusu oldukça önemli. Önümüzde kış olunca, acaba bu kadar yüksek bir bütçe ayırmışken üstüme başıma “sıradışı” bir şeyler mi alsam diye geçirdim aklımdan. Beni farkedilir kılacacak, kesinlikle sıradışı bir seçim olduğuna emin olduğum el yapımı ve ölçülerime göre hazırlanacak olan goril kostümünün 650 usd lik fiyatıyla “10 numara” bir seçim olduğuna ikna oldum. Tam elim sipariş ver butonuna giderken ebaye son bir şans daha vermeye ve aramaya devam etmeye karar verdim;

Her ne kadar “değişen beğeniler ve farklılaşan beklentiler” neticesinde “pek çoğunuz gibi” pul kolleksiyonu yapmayı yıllar önce bırakmış olsam da Nazi dönemime ait aşağıdaki pullar hem fiyatları hem de tarihi önemleri nedeniyle oldukça dikkatimi çektiler.

Tanesine kargo dahil yaklaşık $2 ödeyerek alabileceğim bu enterasan seçimden de, satıcının kargo masrafından yırtmak için pulları yalayıp paketin üzerine yapıştırma ihtimalinden tedirgin olduğum için (paranoya başlangıcı!) ve tekrar başlayacağım pul kolleksiyonuma faşist bir diktatör puluyla başlamak isteyip istemediğime emin olamamdan dolayı vazgeçtim.

Oyunumdan biraz da mutsuz şekilde vazgeçmek üzereyken belki de hayatımın fırsatıyla karşılaşıverdim. Ekranımdaki ilan, sadece $10 ödeyerek tam 1 milyon mark sahibi olabileceğimi söylüyordu. 1923 basımı orjinal 1 milyon marklık banknota gözüm kapalı bastım parayı ve satın aldım.

;

…ööhhööm! efenim dikkatinizi çekerim, üç vakte kadar mark milyoneriyim…

Oyun “şimdi” bitti!