Kas 18, 2015 - gündem, siyaset, yorum    Yorum Yok

Riyakarlık diz boyu…

imageIŞİD terörü kana doymuyor, Paris’te patlayan bombalar, 120’den fazla masum insanın ölümüne neden oldu. Tüm bu yaşananlar karşısında Dünya şokta, barışa ve aydınlık yarınlara inancımız daha da azaldı. Acıdır ki içinde olduğumuz bu ruh hali, tam da terörün hedeflediği şey aslında, tedirginlik gittikçe artıyor, kaygılar, öfkeler tavan yaptı ve insanlar delicesine korkmakta. Umalım ki bu karanlık dönemler en kısa sürede bir daha asla tekrarlanmayacak şekilde bitip gitsin!

Bütün bunlar yaşanırken rahatsız edici bir detay dikkatli gözlerden kaçmıyor. Konuyla ilgili yapılan haberlere ve verilen tepkilere bakıldığında, vicdanların ve global medyanın <masum insanların ölümünde bile> çıkar doğrultusunda hareket ettiği, çifte standart uyguladığı net olarak fark ediliyor. Pek çok kez olduğu üzere insanlık onuru bir kez daha sınıfta kalıyor…

Paris katliamını tüm detayıyla çarşaf çarşaf servis eden ve çok kısa sürede aydınlanması için her türlü işbirlikteliğini gösteren global medya ve siyasiler, çok değil sadece o olaydan 1 gün önce Beyrut’ta patlayan canlı bombalar sonucu ölen 50 kişi için sessiz kalmayı tercih etmişti… Ayıp! Tıpkı 1 ay önce Ankara Barış mitinginde <kokteyl teröre> kurban giden 106 can gibi… ya da 4 ay önce Suruç’ta yitip giden 32 genç kardeşimiz gibi… 2 yıldır bilinçli olarak gündemden düşürülüp, toplumumuza unutturulmaya çalışılan Reyhanlı gibi… Failleri aynı olan ve sivillerin hedef alındığı benzer olaylarda verilen farklı tepkilerin ardındaki zihniyetin, üzerine bombalı yelek bağlayarak bu eylemlere kalkışanlardan çok da büyük farkı yok aslında! Zira her ikisi de insan hayatını hiçe sayarak, çıkarları doğrultusunda öldürmeyi (ya da ölümlere susmayı) kendisine hak görüyor…Acı ve utanç verici, yalan mı?!

Lütfen yanlış anlaşılmasın, Paris’te yaşananlara tabii ki üzülelim, asla susmayalım ve terörü sonuna kadar lanetleyelim ama;

  • Demokrasi getireceğiz diye Ortadoğu’da yapılan katliamları,
  • Talibanı bitireceğiz diye Afganistan’a girenleri,
  • Türkmenler üşümesin diye tırlar dolusu battaniye gönderenleri!
  • Cezayir’i , Fas’ı, Mısır’ı, Libya’yı arka bahçeye çevirenleri,
  • Afrika’yı <hala doymaksızın ve utanmaksızın> sömürenleri,
  • Bosna’da gözlerine perde inen monşerleri,
  • Çin’de yaşanan insan hakları ihlallerini,
  • Filistin’i, Nijerya’yı, yazmak için yüreğimin direnip, mabadımın engellediği onlarca gerçeği de unutmayalım e’mi!?

 

Hani insanız ya, son tahlilde!

 

Kas 1, 2015 - gündem, siyaset, yorum    Yorum Yok

Üzül, ama enseyi karartma!

Dayatma seçimimiz bitti.  Sonuçlar kötü ama kesinlikle felaket değil. Uzatmadan açıklayalım. Kasım seçiminde malum partinin milletvekili sayısı hususunda 3 kritik eşiği vardı;

Kesinlikle 276‘yı geçmek, mümkünse 330‘u aşmak veya en mükemmel senaryoda 376‘yı tutturmak!

İlk hedef 276’yı geçmekti…

Malumunuz, her hangi bir partinin tek başına iktidar olabilmesinin ön koşulu, <ülke genelinde aldığı oy oranından bağımsız olarak> minimum 276 milletvekili sayısını aşmaktır. Bu hedef malum parti tarafından açık ara aşıldı! Net olarak söyleyebiliriz ki malum parti, kendi içerisinde bir bölünmeye uğramadığı takdirde, önümüzdeki 4 yıl boyunca ülkeyi tek başına <ama her temel konuda muhalefete hesap vererek ya da uzlaşarak> yönetecek!

İkinci hedef, 330’un aşılmasıydı…

330 milletvekili önemli, zira kanunlarımıza göre meşru bir iktidar <herhangi bir konuyu halkoylamasına (referanduma) götürebilmek için> en az 330 milletvekiline ihtiyaç duymaktadır! Sonuçlar henüz resmi olarak açıklanmadı, ama malum partinin bu hedefine ulaşamayacağı net olarak öngörülmekte (Muhtemelen 315-317 arası bir milletvekili çıkaracaklar.). Bu demek oluyor ki manipülatif gündemlerle ve demogojik propogandalarla beslenen konularda referandum yolu <diğer partilerle uzlaşma yapılmaksızın> kapalı!

Asıl hedef 367’yi geçmekti!

Anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi başta olmak üzere, iktidar partisinin yapmak istediği bütün değişiklikleri <referanduma gerek kalmaksızın> tek başına yapabilmesine olanak sağlayacak vekil sayısıydı 367. Kaderin garip bir cilvesidir ki Hdp’nin Türkiye genelinde barajı 0.5 puanla aşması bu hedefe ulaşılmasını engelledi. Malumunuz, birinci partinin bu sayıya ulaşabilmesinin tek yolu, Hdp ya da Mhp’den en az birinin baraja takılmasıydı… çok yaklaştılar, ama olmadı, mutluyuz!

Eğer <görüş bağımsız> her muhalefet partisi, dik duruş gösterebilir ve iktidar yalakalığı hastalığına yakalanmazsa, en azından yakın gelecekte <başta başkanlık sistemi> gibi garabet uygulamalara maruz kalmaz, <köklü bir anayasa değişikliği gibi> rejimi tehdit etme olasılığı bulunan felaketlerle yüzleşmek durumunda kalmayız.

Hayırlı olsun, geçmiş olsun…!

Sayfalar:«12345678910...70»